Karaciğer yağlanması nedir?
Karaciğer vücudun en ağır ve en büyük organıdır. Gördüğü fonksiyonlar nedeniyle de vücudumuzda çok önemli bir yere sahiptir. Protein, karbonhidrat, yağ, vitaminler ve ilaçların vücutta işlem görebilmesini sağlamadan sorumlu olan organımızdır. Tıp dilinde hepatosteatoz olarak adlandırılan “karaciğer yağlanması” ise normal yağ içeriği %10’ dan az olan karaciğerde bu miktarın artmasına karaciğer yağlanması denir. Yağlanan karaciğerde biriken lipitlerin çoğu trigliseridlerdir.
Karaciğer yağlanmasının belirtileri; Vücut ağırlığında azalma, diyare, ascit, ayaklarda ödem, kuru cilt, anemi, düşük serum albumini, nadiren sarılık, hafif derecede yüksek transaminazlar, palpe edilebilen ve yumuşak karaciğer’ dir.
Karaciğer yağlanması özellikle erkeklerde sıkça rastlanan ve asla ihmal edilmemesi gereken önemli bir sağlık problemidir. Hangi cinsiyette olursa olsun karaciğer yağlanması sağlık problemlerine davetiye çıkarabilir.
Karaciğer Yağlanması hastalığı ikiye ayrılır; Alkole Bağlı Olan Karaciğer Yağlanması ve Alkole Bağlı Olmayan Karaciğer Yağlanması.
Alkole Bağlı Olan Karaciğer Yağlanması Hastalığı
Alkole bağlı karaciğer hasarının ilk evresidir. En sık görülen türü olup erken dönem teşhisinde geriye dönüşümlü karaciğer hasarı mevcuttur. Alkol kullanımı hepatosit içerisine yağ birikimine neden olurken, alkol alımına devam edilmesi halinde 10 yıllık dönemde hastaların %15-20’ sinde steatohepatit ve siroz gelişebilmektedir. Ancak alkol tüketiminin kesilmesiyle birlikte 2 hafta için iyileşme sağlanabilmektedir. Alkolün tamamen bırakılması halinde yağlanma hızla düzelir. Alkol kullanımının tekrar başlanması da tedavide karşımıza çıkan önemli sorunlardan biridir ve hastalıkta çok hızlı progresyona neden olur.
Alkole Bağlı Olmayan Karaciğer Yağlanması Hastalığı
Önemli düzeyde alkol alım hikayesinin (erkeklerde <30 g/gün, kadınlarda <20g/gün) olmamasına rağmen hepatoselüler trigliserid birikimi, hepatositlerde inflamasyon ve balonlaşma şeklinde hepatosit hasarının olduğu, fibrozisin eşlik ettiği/etmediği, statohepatite veya siroza kadar geniş bir spektruma sahip hastalıktır.
Alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığını primer ve sekonder olarak sınıflandırmak mümkündür. Primer alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığı insülin direnci, tip 2 diyabet, obezite, hiperlipidemi ile ilişkilidir. Sekonder tip ise, genellikle bazı tıbbi ve cerrahi durumlar, ilaç alımı, genetik faktörler ve sistemik hastalıklarla bağlantılıdır. Alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması ve alkole bağlı olan karaciğer yağlanması hastalığı güvenli limitten daha fazla alkol tüketen ve metabolik risk faktörleri taşıyan bireylerde primer ve sekonder tip bir arada görülebilmektedir.
Ülkemizde her beş yetişkinden birinde görülen karaciğer yağlanması, ciddi bir sağlık sorunudur. Amerikan Karaciğer Vakfı, ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 25’ inde, obezlerin de yüzde 75’ inde karaciğer yağlanması olduğunu söylüyor. Karaciğerin, çeşitli nedenlerle zedelenmeye karşı göstermiş olduğu bir tepkidir. Karaciğerin yenilenme özelliği vardır. Ancak bu yenilenmeyi gerçekleştirebilmek için beslenmemizde de bazı değişiklikler yapmak gerekir;
-
Yapılabilecek en önemli şey özellikle beslenme şeklini değiştirmek ve kilosu fazla olanların kilo vermesi olacaktır.
-
Alkol tüketilmemelidir.
-
Baharat tüketiminden uzak durulmalıdır.
-
Karaciğerin yükünü azaltmak için doğal besinler tercih edilmelidir, katkı maddelerinden uzak durulmalıdır.
-
Sebze ve meyve gibi lifli besinlerin tüketimi arttırılmalıdır, özellikle enginar ve kereviz tercih edilmelidir. (Enginarın en büyük özelliği karaciğeri temizlemesinin yanı sıra safranın kolay akışını sağlamasıdır.)
-
Şarküteri ürünlerinden (sosis, salam, sucuk gibi) ve sakatatlardan uzak durulmalıdır.
-
Kuruyemişlerin aşırı tüketimi ve kızartılmış ürünlerden uzak durulmalıdır.
-
Yağlı yiyeceklerden (kaymak, krema, yağlı etler, mayonez gibi) sakınılmalıdır.
-
Yoğun karbonhidrat ve basit şeker tüketimi azaltılmalıdır.
-
Düzenli olarak spor yapmak hayatın bir parçası haline gelmelidir
-
Karaciğer yağlanmasının etiyolojisinin de diyette kolin eksikliği söz konusu olduğundan diyete günlük 1-2 g lesitin eklenmesi iyileşmede yararlı olabilir.
-
Probiyotik içeren besinleri tüketiniz.
-
Omega-3 tüketiniz.
Soru ve görüşleriniz için; [email protected] mail adresinden ulaşabilir.
İnstagram; @dyt.tubasonmez adresini takip edebilirsiniz.