Bu hafta; son bir yılda hayatımızda olan kısa çalışma ödeneğinden ve ücretsiz izin müessesesinden bahsedeceğim. Kısa çalışma ödeneği, Türkiye de Covid-19’un ekonomik etkilerine karşı alınan önlemler kapsamında hayata geçirilen; genel ekonomik, sektörel, bölgesel kriz veya zorlayıcı sebeplerle, işyerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak en az üçte bir oranında azaltılması veya süreklilik koşulu aranmaksızın işyerinde faaliyetin tamamen veya kısmen en az dört hafta süreyle durdurulması hallerinde, işyerinde üç ayı aşmamak üzere sigortalılara çalışamadıkları dönem için gelir desteği sağlayan bir uygulamadır. Özetle kısa çalışma ödeneği, olağanüstü dönemlerde devletin vatandaşını korumak, ekonomik sistemin çökmesini engellemek ve istikrarın devam etmesine katkı sunmak için karşılıksız olarak yaptığı ödemenin adıdır.
Kısa çalışma ödeneğinden tüm işçiler faydalanamaz bazı şartların gerçekleşmesi gerekir. Kısa çalışma ödeneğinden bir işçinin yararlanabilmesi için son üç yıl içerisinde en az 450 günlük çalışma gün sayısı ve son 60 günde aralıksız olarak çalışmış olması şartı aranır. Eğer bir işçi bu şartları taşıyorsa kısa çalışma ödeneğine hak kazanır. Günlük kısa çalışma ödeneği; sigortalının son on iki aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının % 60’ıdır. Bu şekilde hesaplanan kısa çalışma ödeneği miktarı, aylık asgari ücretin brüt tutarının % 150’sini geçemez.
Bir işçinin kısa çalışma ödeneği alma hakkı varken o işçiyi ücretsiz izne çıkartmak haksızlıktır. İşçi kısa çalışma ödeneği alma şartlarını taşıyorken birçok işletme ücretsiz izne çıkartmaktadır. Bu son derece yanlıştır. Bu tür uygulamaların son bulması için özellikle devlete büyük görevler düşmektedir. Bu noktada vatandaşın yaşadığı sorunları minimize etmek için sorun yaşayan işçilerin özelikle e-devlet üzerinden başvuru yapmak suretiyle yaşanan sorunu doğrudan bildireceği bir uygulamanın ivedilikle tesis edilmesi gerekmektedir.
Kısa çalışma ödeneği son yapılan düzenlemelerle birlikte 30 Hazirana kadar uzatıldı. Bazı işyerleri bu durumu mobbing aracı olarak kullanmaktadır. Örneğin 20 işçisi olan bir işletmede, işveren sadece bir kişiyi ya da iki kişiyi sürekli olarak kısa çalışma ödeneğine ya da ücretsiz izine çıkartıyor diğer işçiler işine devam ediyorsa burada bir problem var demektir. Faaliyetlerine devam eden işletmelerle ilgili bu tür suiistimallerin önüne geçilmesi gerekiyor. İşyerlerinde de eşitlik ve adaletin sağlanması gerekiyor. Bu nokta da devlete büyük görev düşmektedir. Çözüm olarak önerim; devletin mobbing uygulayan işletmeye verdiği teşvikleri kısarak ya da o durumda olan işçilere haklı nedenle iş akdini fesih hakkı vererek bu tür olumsuzlukları engellenebileceğini düşünüyorum.
2020 yılı tüm dünya için kâbus gibi geçti. Korona virüs hadisesi patlak verince dünyanın büyük ekonomileri bile bu salgından olumsuz etkilendi ve birçok kişi işsiz kaldı. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde ve az gelişmiş ülkelerde korona virüs salgını büyük yaralar açtı birçok kişi işini kaybetti birçok sektör küçülmeye gitti.
Ülkemizde gelişmekte olan ülkeler kategorisinde yer almaktadır. Bu nedenle ülkemiz de korona virüs döneminde büyük problemler yaşadı. Devletin bu aşamada faaliyetlerine devam eden özellikle korona dönemin de büyüyen ekonomik olarak güçlü olan işletmelerden aldığı vergi oranını artırması gerekir. Aynı şekilde bu dönemde faaliyetlerini durdurmak zorunda kalan işletmelere de devletin ekonomik olarak destek olması gerekir. Şuan yapılan yardımlar tam olarak sorunu çözmemektedir. Yapılan yardımların artırılması gerekmektedir.
Ekonominin çarkları durursa bir daha o çarkları hareket ettirmek eski hale getirmek imkânsız hale gelecektir. Bu olağanüstü dönemden ancak birlik beraberlikle çıkabiliriz. Pastanın büyük kısmını elinde tutan bu milletin sayesinde servetine servet katmış insanlardan alınacak vergi oranları mutlaka arttırılmadır. Pastanın büyük kısmını elinde tutan elit azınlık bilmedir ki aynı gemideyiz eğer gemi batarsa hepimiz batarız!!!
Gelecek hafta bir başka konu da görüşmek üzere….