Petek Dinçöz, Arnavutköy Balıkçısı'nda yemek yedi. Çıkışta gazetecilerin sorularını yanıtsız bırakan Dinçöz'in makyajsız hali dikkat çekti. Yeni bir anlaşma arifesinde olduğu öğrenilen şarkıcı, Can Tanrıyar'la üç saat boyunca sohbet etti.Ankara’nın Tahran’la ilişkileri, bazen Batı’ya yan bakan Anadolukavağı’nın üstünde, yüksek mi yüksek bir tepedeki 800 yıldan artakalma bir Ceneviz kalesi gibi oluyor; bazen da bir poker masasından yerlere dökülmüş iskambil kâğıtları gibi...
* * *
Dış politika, oldum bittim bir kumarhanede “rulet masası”...
Dış politika yorumcuları da; masanın çevresindeki oyuncular mı, yoksa “rulet”i çeviren kumarhane görevlisi “krupiye”ler mi, anlamak kolay değil.
* * *
Bir banliyö treninde karşılıklı oturmuş 2 kişiden biri, önünde oturana doğru eğilmiş:
-Siz, demiş; askerliğinizi Şemdinli’de bir jandarma eri olarak yapmadınız mı?
* * *
Öteki de:
-Hayır, demiş; ben Şemdinli’ye adımımı bile atmadım.
Soruyu ilk soran:
-Ben de, demiş; adımımı hiç atmadım Şemdinli’ye. Demek askerliğini Şemdinli’de jandarma eri olarak yapan 2 kişi; bir banliyö treninde karşılıklı oturmuş olan 2 başka kişiymiş.
* * *
Absürt fıkralar çok daha eğlenceli, esintilere göre yön değiştiren “rüzgâr gülü” benzeri siyasal demeç fırfırlarından...
Bendenize öyle geliyor.
* * *
Kadının biri gazete okurken, şöyle bir haberle karşılaşmış; “İstanbul’da bir adam ezilip duruyor, her saat başı”...
* * *
Kadın, gazeteyi kapatıp içini çekmiş ve:
-Zavallı adam, demiş.
* * *
Tersanelerde, inşaat halindeki baraj göletlerinde, madenlerde, sık sık çıkan fabrika yangınlarında ölen işçi haberlerini duydukça, biz de:
-Zavallı “İŞÇİ” demiyor muyuz?
* * *
Demeyen de demiyor elbet...
Demokratik bir özgürlük kullanımı...
* * *
Boğaz’dan geceleyin geçen bir tankerin dümeni kitlenip de, bir yalıya burundan girip yalının yatak odasında yan yana uyumakta olan bir karı-kocanın karyolasını ırgalayarak durduğunda...
* * *
Yok yok absürt bir fıkra değil bu; aynıyla olmuş bir vak’a...
* * *
Dış politikada, iç dinamiklerin dış dinamiklere ağır bastığını da söyleyenler var, dış dinamiklerin iç dinamiklere ağır bastığını da...
* * *
Acaba hangisi daha doğru?
Bekri Mustafa’ya göre:
-Paşa’ya sormak gerek bunu...
* * *
Bekri Mustafa’ya:
-Peki, Paşa bilir mi, demişler?
Bekri Mustafa da, koynundaki şişeden bir fırt çektikten sonra:
-O da bilmez ama, demiş; dediği dediktir.
* * *
Arap emirliklerinden zengin mi zengin bir Arap, Çeşme’de yeni aldığı villasının çevresine kapkara kadın peçeleri asıyormuş.
* * *
Komşularından, sahte yat motoru üreten bir firmanın ortağı Basurzade Hepyek Bey, kendisine:
-Afedersiniz ama, demiş; yeni aldığınız villanızın çevresine neden bu siyah kadın peçelerini asıyorsunuz?
* * *
Yeni Arap komşu da:
-Bizim villanın bahçesine develer girmesin diye, demiş.
-Develer mi, ne devesi? Buralara deve gelmez ki...
-Elbet de gelemez, madem ki astım o kadın peçelerini...
* * *
Her alanda gergin geçen bir haftadan sonra, biraz da gevşek ve absürt kulaçlar atmaya çalışmak pazar gününe...
* * *
Neyse... Enver Gökçe’den bir şiirle bitirelim yazıyı:

Gelmeyen bahar

Gel kardeşim gel beri
Hey kurt hey kuş hey börtü böcek
Ah gidenler gelir mi geri
Açar mı bugün dört bahardır kanayan çiçek
Demek
Daha bizim yaşımızda
İnsanlar ölecek