Recep Durul Türkiye ekonomisinin iktisadi ve sosyal tarihi incelendiğinde öne çıkan en önemli sorunların başında enflasyon yer almaktadır. Enflasyon belirsizliği ve kronik enflasyon gibi kavramlar ile ifade edilen enflasyon sorunu, sürdürülebilir iktisadi büyüme ortamının tesis edilmesi önündeki en önemli engeldir.

2000’li yılların ilk on yılında uygulanan makro ekonomik-finansal reformlar ve mali disiplin konusunda ortaya konan duruş enflasyon oranlarında tedrici bir gerilemeye yol açarak fiyat istikrarı ortamının inşa edilmesinde başat rol oynamıştır. Fiyat istikrarının sağlandığı yıllarda üretim, tüketim ve yatırım değişkenlerindeki sapma eğilimleri oldukça azalmıştır. Sonraki dönemlerde makro ekonomik göstergeleri negatif yönde etkileyen şoklar nedeniyle fiyatlarda istikrarsızlık eğilimleri gözlenmiş ve nihayet son birkaç yılda enflasyon problemi yeniden bariz bir şekilde gündeme gelmeye başlamıştır. Enflasyon oranlarının yüksek düzeylerde seyretmesi ile beraber çok sayıda makro iktisadi sorun baş göstermeye başlamıştır. Sayın Bakanımız Mehmet Şimşek’in iş başına gelmesi ile beraber enflasyon ile mücadele için kapsamlı bir ekonomi politikası hayata geçirilmiştir. Şimşek dönemindeki anti-enflasyonist politikalarının özü, toplam talep, yani toplam harcama seviyesini kısarak enflasyonda orta - uzun dönemde düşüş eğilimi yakalamak ve fiyat istikrarı ortamını tesis etmektir. Enflasyon ile mücadelede daraltıcı para politikası ve daraltıcı maliye politikası tercih edilmiştir. Daraltıcı para politikası uygulamaları ile politika faizi aşamalı olarak artırılmıştır.  Politika faizinin artırılması ile birlikte mevduat faizleri ve kredi faizleri artmıştır. Kredi faizinin ve dolayısıyla kredi maliyetlerinin artması krediye erişim imkanlarının pahalılaşmasına neden olarak yatırım ve tüketim harcamalarının gerilemesine yol açmıştır. Mevduat faizlerinin artması sonucu, mudiler, başta konut olmak üzere reel yatırımlardan kaçarak fonlarını yüksek faiz oranlarından nemalanmak üzere bankalara aktarmışlardır. Kredi ve mevduat faizlerinin yüksek düzeylerde olması özel sektörün yatırım kararlarını negatif yönde etkimiştir. Daraltıcı para politikaları ile birlikte daraltıcı maliye politikaları da uygulanmaktadır. Daraltıcı maliye politikaları ile bütçe açığının daraltılması ve kamu harcamalarının disipline edilmesi hedeflenmektedir. Kamu harcamaları ile ilgili uygulanan tasarruf tedbirleri enflasyon ile mücadelede tercih edilen bir maliye politikası uygulamasıdır.  Ancak mutlaka belirtmek gerekir ki, kamu tasarrufu, sadece kamu harcamalarında disiplini değil, aynı zamanda etkin, geniş tabanlı ve güçlü bir vergi reformunu da içermelidir.

Uygulanmakta olan daraltıcı ekonomi politikalarının etkisi ile enflasyon oranlarında gerileme ortaya çıkmaya başlamış ve birçok bilimsel çalışmada da açıklandığı gibi dezenflasyon dönemine geçilmiştir.  Peki dezenflasyon nedir? Fiyatların artış hızının gerilemesi dezenflasyon kavramı ile ifade edilmektedir. Başkaca bir deyişle, dezenflayon fiyatların düşmesi yerine, fiyatlardaki artış hızının gerilemesi şeklinde tanımlanmalıdır. Dezenflasyon dönemlerinde fiyatların artış süreci devam eder. Ancak, fiyat artış hızı yavaşlar. Fiyatların artış hızının gerilemesi son derece önemlidir. Neden? Çünkü fiyatlardaki artış hızının gerilemesi piyasa tarafından fiyat istikrarının yeniden tesis edilmesi için bir sinyal olarak değerlendirilmektedir. Dezenflasyonun makro ekonomik anlamda sağlayacağı bazı önemli avantajlar aşağıdadır:

-          Enflasyon belirsizliğinin azalması: Enflasyonunun en önemli maliyetlerinden birisi enflasyon belirsizliğidir. Enflasyon belirsizliğinin olduğu dönemlerde üreticiler uzun vadeli yatırım yapmaktan imtina ederler. Bu dönemlerde fiyatların yol gösterme özelliği ortadan kaybolur. Enflasyonun düşeceği yönünde inancın artması durumunda gelecek döneme ait enflasyon belirsizliği minimize olmaya başlayacağı gibi fiyat hareketlerinin öngörülebilirliği de artmaktadır.

-          Faiz oranlarının düşmesi: Enflasyon oranlarında gerileme beklentisi ve enflasyon oranındaki artış hızının gerilemesi politika faiz oranlarının düşürülmesi konusunda Merkez Bankası’na bir imkan sağlar. Politika faiz oranlarının düşmesi mevduat ve kredi faiz oranlarının düşmesine ve nihai kertede kredi maliyetlerinin düşmesine yol açar. Faiz oranlarının düşmesi tasarruf sahiplerinin mevduata para yatırarak para kazanma yerine reel sektörü olumlu yönde etkileyecek alanlara yatırım yapmaları yönünde teşvik eder. Düşük faiz ortamında bireyler konut, ev,araba, arsa gibi yatırım alanlarına yönelmeye başlar. Bu alanlardaki pozitif gelişmeler ekonominin istihdam hacmini ve  vergi ödeme gücünü artırmaktadır. Düşük faiz oranları, hem özel sektör hem de kamu borçlanmasının daha düşük maliyetler ile gerçekleşmesine katkı sağlayacağından “sürdürülebilir borçlanma politikası”na geçişi kolaylaştıracaktır.

-          Ücret artış taleplerinin makul düzeylere yakınlaşması: Enflasyon dönemlerinde ücret artış talepleri süreklilik kazanır. Ücret kalemi özellikle özel sektör için önemli maliyet kalemlerinden birisidir. İç piyasaya ürün arz eden firmalar ücret artış taleplerini doğrudan fiyatlara yansıtarak enflasyonun sürekli yüksek düzeylerde seyretmesine neden olurlar. Ekonomi bilimi literatüründe ücret ile fiyat artışı arasındaki bu ilişki, ücret- fiyat kovalamacası sorunu olarak ifade edilir. İç piyasaya yönelik ürün arz eden firmalar açısından sorun olan bu durum ihracatçı firmalar açısından daha da olumsuz sonuçlar doğurabilir. Döviz kurlarının uzun süre durağan seyrettiği dönemlerde iç piyasadaki enflasyon nedeniyle ücretlerin artması ihracatçı firmaları ciddi bir maliyet baskısına maruz bırakmaktadır. İhracatçı firmalar döviz cinsinden gelir eden kuruluşlardır. Kurlar makul düzeylerde artmazken, ücretlerin artması ihracatçılar açısından ilave bir maliyet artışı anlamına gelmektedir. Bu tablo ihracat sektörünün üretim şevki üzerinde olumsuz etkiler ortaya çıkaracaktır. Enflasyonist beklentilerin kırılmaya başladığı dezenflasyon dönemlerinde ücret artış talepleri de azalacağından maliyet baskısı da azalacaktır. Ücret fiyat kovalamacasının durması hem çalışanlar hem de üreticiler açısından daha gerçekçi bir fiyat ve ücret politikasının uygulanmasına zemin hazırlayacağından her iki tarafta kazançlı çıkacaktır.

Dezenflasyon döneminin sağlayacağı bu pozitif gelişmeleri izleyeceğimiz çeyrek dönemleri hep birlikte yaşamak temennisi ile saygılar sunarım.