Zeliş-Şahin düeti
Selami Şahin, 45 yıl sonra şarkı mahzenine girdi ve unutulmaz şarkılarını sevenlerine yudumlatıyor.
Şeffaf Oda’ya Selami Şahin’in eşine yazdığı “Özledim” şarkısıyla başlıyoruz.
Müzikle taklit yeteneğini harmanlıyor...
“Ben şarkılarımı sanatçıları taklit ederek veriyorum. Zeki Müren’e verirken onun gibi okuyordum, Tanju Okan’a verirken Tanju, İbrahim Tatlıses’e verirken Tatlıses gibi okuyordum. Şarkıyı daha rahat algılamaları için bu çok önemli” diye anlatıyor.
Umutsuz Ev Kadınları’nın Zeliş’i Evrim Solmaz, konservatuarda caz eğitimi almış.
Selami Şahin’e “Evrim Solmaz’a bir şarkı verirsin artık” diyorum.
“Söz, siz şahidimsiniz” diyor.
Evrim, Selami Şahin’in şarkılarını ezbere biliyor.
“Gitme Sana Muhtacım”ı, “Seninle Başım Dertte”yi birlikte söylüyorlar.
ENRİCO MACİAS’A ŞARKI (ARABAŞLIK)
SELAMİ Şahin’in annesi Mısırlı.
Arapçası çok iyi.
Anlatıyor:
“Dubai’de yolda yürüyemedim. Herkes tanıyor. Birçok kişi ‘sen Mısırlı mısın’ diyor. Türk olamazsın. Arapçayı aynı bizim gibi konuşuyorsun.”
Enrico Macias’a beste yapmış. “Yakında çıkacak olan albümde müzik: Selami Şahin yazacak” diyor.
UZAKDOĞU DÖVÜŞÇÜSÜ ZELİŞ
EVRİM Solmaz Ankara Konservatuarı Yüksek bölümünden sonra master yapmış. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde hoca...
Caz söylüyor.
Evrim, savaş sanatıyla da ilgileniyor.
Uzakdoğu atasözünü hatırlatıyor ve anlatıyor:
“Hava, sevişenler ve inekler içindir. Havanda değilsen sevişmezsin ve inekler havasında değilse süt vermez. Havanda ol ya da olma, gerektiğinde dövüşürsün. Savaşmak benim için böyle bir şey. Savaşmak, değer verdiğim şeylere bir saldırı hissettiğim zaman gerekli gördüğüm bir davranış biçimi.
11 yıldır Uzakdoğu savaş sanatı dersleri alıyorum.
Eğitmen düzeyine geldim.”
........................
Selami Şahin ve Evrim Solmaz’la keyifli, müzikli bir pazar söyleşisi Şeffaf Oda’da...
GÜNSELİ’NİN ATLARI KATAR’DA
GÜNSELİ Kato’nun Nişantaşı’ndaki ev/atölyesinde 5 atını gördüğümde heyecanlanmıştım.
Hele “altın kaplama” ve “kırmızı” olanlarını...
“Bunları salonda kapalı tutamazsın. Dışarı çıkmalılar” demiştim.
Atlar salondan çıktı Katar’ın başkenti Doha’da “sultanlara verilen hediyeler” müzesine gittiler.
Orada sergileniyorlar.
Los Angeles Müzesi İslami Eserler bölümünün küratörü İslam Sanat geleneğini modern sanat anlayışıyla yorumlayan çalışmalar arıyormuş.
Günseli’nin “saltanat atlarını” duymuş.
Görünce çok beğenmiş.
Doha’da açmak üzere olduğu “Sultanlara Hediyeler Müzesi”ne dahil etmeye karar vermiş.
Atlar büyük sükse yapmış.
Gerçekten...
“Birebir boyutlarda” denebilecek bu atlar Günseli’nin yapıtları arasında önemli yer tutan seçmeler.
At figürleri Osmanlı minyatürlerinde görülür.
Osmanlı sultanları ve özellikle Kanuni Sultan Süleyman atlarını tutkuyla severlerdi.
Seferlerde sevdiği atlar da götürülürdü.
Kanuni’nin otağının arkasında bu atlar bağlı olurdu.
Sultan atlarının boyunlarına bej/gri renkli püsküller asılırdı.
Günseli Kato’nun Doha’ya göndermek üzere yaptığı çalışmalarda 50 at var.
Diğer atları Türkiye simgesi olarak otellerde, uluslararası otel lobilerinde konukları ne de güzel karşılar.
Döküm metal atlar ise otellerin bahçelerinde, müze ve sergi önlerinde açık havada- bu toprağın kültürünü yansıtacak değerli yapıtlar.
Nasıl ki Osmanlı döneminin Şeker Ahmet Paşa, Hoca Ali Rıza imzalı yağlı boya tabloları bizden yapıtlar olarak özel ilgi görüyor, Günseli Kato’nun atları da böyle objeler.
Kıymeti bilinmeli...
Günseli’nin at çalışmalarını toplayan kitap Bahçeşehir Üniversitesi tarafından İngilizce ve Arapça olarak basıldı.
Günseli Kato tarafından Doha’daki açılışta Katar emirinin eşine sunuldu.
TRUMP PENCERELERİ
AMERİKA’NIN plazalar kralı Donald Trump ve kızı İvanka Trump İstanbul AVM’sinin açılışı için geldiler.
Medyada görüntüler ve haberler yer aldı.
Ben ise farklı pencereler açayım.
Cuma akşamı Arzuhan ve Mehmet Ali Yalçındağ’ın Boğaz’a “kaptan köşkünden bakılıyor” izlenimi veren villasındaki davetteydiler.
İvanka Trump’la karşılaştığımızda 2009 sonlarında yaptığımız söyleşiyi hatırladı ve ayaküstü konuştuk.
Bu genç kadın her yıl yüzlerce gazeteciye röportaj verir.
2 yılı aşkın süre önce Türkiye’de yaptığı bir söyleşiyi hatırlıyorsa güzelliğinin ötesinde başka özel değerleri de olmalı elbette.
Amerika’nın en saygın üniversiteleri arasında sayılan Wharton’da ekonomi okumuş, finans dalında master yapmış.
Babasının işlerinde başa geçmesi “torpil” olarak görülmesin.
Sağlam altyapısı var.
Başarısına örnekler vereyim.
Waikiki Trump’ta 400 dairenin tamamını bir gün içinde ve sadece 6 saatte satarak 700 milyon dolar gelir sağlamış. (Ali Ağaoğlu’nun transfer etmesi gereken bir isim!!)
Mücevher tasarımları yapıyor. Kulağında genellikle tasarımını kendisinin yaptığı küpeler oluyor. Genç kızlara “kariyer ve yaşam planlamaları için yollar gösteren bir kitap yazmış. Adı “TRUMP KARTI...”
Bu kitap New York Times’in “en çok satanlar listesine” girmiş.
Kocası genç ve yakışıklı bir gazete patronu.
O da babası kadar büyük bir emlakçı...
Annesinin adı İvana...
Kendisinin de adı İvanka...
Bu “ka” takısı neden?
Bizdeki “Ayşe-Ayşegül” ya da “Adil-Adilcan” gibi bir durum.
Donald Trump ise babadan inşaatçı.
New York’ta yaptığı gökdelenlerin inşaatını, bilemem kaçıncı kattaki ofisinden dürbünle seyreder, şantiyeye anında telefon eder düzeltmelerini istermiş.
Hata giderilmezse binanın tepesindeki helikopteriyle inşaata uçar, yerinde müdahale edermiş.
Müthiş bir para kazanma zekâsı var.
Onu 19 yaşındaki sevgilileri ile magazin objesi olarak gösteren yayınların ötesinde bu boyutlarıyla da tanımak gerek.