EN HAYATİ SEKTÖR: SAVUNMA SANAYİİ

RECEP DURUL Gelişmekte olan ekonomilerin en önemli sorunlarından birisi döviz sızıntısıdır. Döviz sızıntısının yegane sebepleri arasında ithalat gelmektedir. İthalat kalemleri içerisinde savunma sanayi ürünleri her zaman üst sıralarda yer almaktadır.

Ülkeler bulundukları coğrafyaya ve iç-dış tehditlere/risklere bağlı olarak savunma sanayilerini geliştirmek ve dışarıdan savunma sanayii ürünlerini almak zorundadırlar. Savunma sanayi ithalatına milyarlarca Dolar para harcanması, bütçenin başta yatırım olmak üzere diğer kalemlerinden kısıntı yapılması zorunluluğunu doğurmaktadır. Sağlık ve eğitim gibi harcama kalemlerinde kısıntıya gidilmesi herşeyden önce beşeri sermaye gücünün yeterince gelişmemesi ve iktisadi gelişme performansının düşmesi anlamına gelmektedir. 

Maliyeti ne olursa olsun savunma sanayi yatırımları ve savunma sanayi ticareti kaçınılmaz bir zorunluluktur.  Savunma sanayini hayati bir sektör haline getiren hususları aşağıdaki noktalarda özetlemek mümkündür:

- Savunma sanayi ithalatı yaptığımız ülkeler ile farklı sektörlerdeki ekonomik ilişkilerimizin yanısıra diplomatik ilişkilerimizde gelişmektedir. Savunma sanayi alanında İthalat yapılan ülkeler ile farklı sektörlerde ticari ilişkilerde gerçekleştirilmektedir.

- Savunma sanayi ithalatının yanısıra, savunma sanayi yatırımlarımızın artması, diğer bir ifade ile, savunma sanayinde milli ve yerli eğilimlerin güçlendirilmesi, uluslararası ilişkiler ve makro ekonomik kazanımlar noktasında çoklu kazanımlar sağlamaktadır. Herşeyden önce, savunma sanayinin güçlü olması durumunda uluslararası ilişkilerde aktif rol alma gücümüz artmaktadır. Savunma sanayi güçlü ülkeler, diplomatik ilişkilerde ve uluslararası konjonktür açısından yönlendirici ve etkileyici rol üstlenmektedirler. 

- Savunma sanayi ithalatı kadar savunma sanayi ihracatı da hayati öneme sahiptir. Savunma sanayi ihracatının artması, iktisadi açıdan iki önemli kazanımı ihtiva etmektedir. Birincisi, ihracatın artması durumunda döviz sızıntısı, yani dışarı harcayacağımız döviz miktarı azalacaktır. İkincisi artan ihracat sayesinde döviz girişi artacaktır. Döviz girişlerinin artması makro ekonomik açından dış ticaret dengemizin pozitif istikamette iyileşmesi anlamına gelecektir. Dış ticaret dengesinin iyileşmesi, cari açığımızın daralması ve sonuç olarak beklentilerin iyileşmesi sonucunu doğuracaktır. 

- Türk Savunma Sanayi Başkanlığı verileri dikkate alındığında, Türk savunma ve havacılık sektörü ihracat gelirlerindeki artışın, 2024’ün ilk sekiz aylık döneminde bir önceki yılın aynı zaman dilimine göre takriben yüzde 10’lar düzeyine yaklaştığı görülmektedir. Ayrıca 2024 yılında ihracat yapılan ülke sayısının 171’e ulaştığı beyan edilmiştir. Türk savunma sanayi ihracatı 2020 yılında 2milyar 278 milyon Dolar sınırını aşmış, 2023 yılında ise, 5 milyar 500 milyon Dolara yükselmiştir. Bu yükselme trendinin sürmekte olduğu güncel veriler değerlendirildiğinde açıkça görülmektedir. İhracat gelirlerimizin artması, savunma sanayinin sürdürülebilir gelişimi açısından oldukça önemlidir. 

- Savunma sanayiinde üretilen ürünler,  sektördeki ar-ge faaliyetleri, inovasyon ve teknolojik gelişmeler çoklu etkiye sahiptir. Bu sektördeki her türlü pozitif gelişme diğer sektörlerin gelişimini de tetiklemektedir. Savunma sanayiindeki teknolojik gelişmeler, birçok sektörde kullanılmak süreyle iktisadi gelişme performansı ivme kazanmaktadır. Ülke deneyimleri araştırıldığında açıkça görülmektedir ki,  savunma sanayindeki ar-ge süreçlerinin sonucunda geliştirilen teknolojik yenilikler finansal sektörün yanısıra bir çok reel üretim alanında kullanılabilmektedir.  

- Global düzeyde bakıldığında savunma sanayii ihracatını yönlendiren sadece birkaç ülkenin olması dikkat çekmektedir. ABD, Rusya, Çin ve Avrupa Birliği Ülkeleri global savunma sanayi ihracatının öne çıkan ülkeleridir. Bu ülkeler savunma sanayiinde öne çıkarak devasa yatırımlar yapmakta ve elde edilen ürünleri geniş bir ülke gurubuna ihraç etmektedir. Savunma sanayiindeki yatırımlardan pozitif çıktının alınması oldukça maliyetli olup zaman gerektirmektedir. Bu alanda yeni teknolojilerin geliştirilmesi ya da transfer edilen teknolojilerin güçlendirilmesi devasa bir sermaye ve bilgi birikimi sayesinde olabilmektedir. Ülkeler savunma sanayinde güçlendikçe uluslararası ilişkilerde daha belirleyici rol oynamaktadırlar. Savunma sanayi konusunda bağımlı olan ülkeler her talep ettiklerinde istedikleri araç ve teçhizata savunma sanayii arzını yöneten ülkelerin çizdiği çerçeve içerisinde ulaşabilirler. Bölgesel ve küresel güç dengelerinin şekillenmesinde ve yönetilmesinde küresel savunma sanayii ihracatına yön veren ülkeler karar verici konumda olmaktadır. 

- Savunma sanayi ihracatında söz sahibi olan ve savunma sanayiinde geliştirdikleri teknolojileri diğer sektörlerde de yaygın bir şekilde kullanabilen ülkeler birden fazla sektörün küresel baş aktörü konumuna gelebilmektedir.

Savunma sanayinin gelişimi konusunda sadece devletin çabaları yeterli değildir. Sektörün gelişimi, teknolojik yenilikler ve üretim alt yapısının sürdürülebilir bir eksende inşa edilmesi, devlet, özel sektör, üniversiteler, teknoloji geliştirme merkezleri, iç ve dış güvenlikten sorumlu yetkili otoritelerin işbirliğine bağlıdır. Son dönemdeki küresel ve bölgesel gelişmeler esas alındığında Ülkemizde savunma sanayi konusunda ortaya konan başarılı işbirliği ve güçlü yatırım hamlelerinin daha da büyütülerek sürdürülmesine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Savunma sanayiinde ülkelerin nihai bir ürünün bütün bileşenlerini tek başına üretmesi kesin bir zorunluluk değildir. Fayda- maliyet analizi yapmak suretiyle ülkeler arası etkin işbirliği ve ticari süreçlerin sürdürülmesinde yarar vardır.