Ülkeyi yönetmek için, halihazırda üç uzun yıla sahip olan bir iktidar neden erken seçim sinyali vermeye başlar? Bu çok anlamlı bir sorudur. Normalde beş yıllık bir iktidar dönemi için sandık başına gidiliyorken, seçilmiş bir iktidarın, bir beş yıl daha ömrünü uzatmak için neden kalan üç yılını feda etmeye hazır olur? Diğer bir değişle, üç yılda yapamayacağı ne var ki, ayrıca beş yıllık bir süre talebinde bulunur? Çünkü erken seçim talep etmek süre talep etmektir. Normal koşullarda, daha açık bir ifade ile normal bir demokraside ve rutin demokratik ilişkiler içinde bir iktidar siyasal meşruiyetini yitirdiğine inandığı için, henüz üç yıllık vakti varken, erken seçim arayışına girer. Milli iradenin erozyona uğramış olması, henüz süresi dolmamışken, erken seçim isteyen bir iktidarın tek makul nedeni olur. Muhalefet her koşulda erken seçim talebinde bulunur. Çünkü iktidar değildir ve iktidar olmayı arzuluyordur. Bu bakımdan muhalefetin erken seçim talebi her zaman ve her durumda makuldür. Ama durum iktidarlar için öyle değildir. Hele yönetmek için üç uzun yılı olan bir iktidar için durum hiç de öyle olmaz. Erken seçim talebi, bir siyaset stratejisi olarak düşünülse bile, geride iktidar ömrünün üçte ikilik süresi kaldığı için makul olmaz.
Tekrarlıyorum, iktidar için erken seçimin makul olabilmesi için, bizatihi iktidarın samimi bir özeleştirisiyle mümkündür. Bu özeleştirinin merkez dayanağı da meşruiyet krizidir. Bir iktidar henüz üç yılı varken, erken seçim talep ediyorsa, söz konusu meşruiyet krizini açıkça deklare etmek zorundadır.
Ama anlaşılan mevcut iktidar böylesine bir nedeni dillendirme açık yürekliliğini göstermeyecektir. Ama iktidarın meşruiyet krizini inkar etmesi, sorunu ortadan kaldırmıyor. Ülkedeki bütün vatandaşlar, eğer sandık başına gideceklerse, bu gerçeğin böyle olduğunu bilerek gidecekler.
Evet, ülkede bir meşruiyet krizi vardır ve bu kriz iktidarı erken baskın seçim yapmaya zorluyor.
Bütün işaretler çok uzak olmayan bir zaman ölçeğinde, baskın bir erken seçime gideceğimizi gösteriyor. Muhafazakar siyasal düzlemdeki ayrışma ve bu ayrışmanın iki partiyi ortaya çıkarması mevcut iktidarı farklı bir stratejiye sürükleyecek gibi.
Yeni secim sisteminin yüzde 50+1 olması ve yaşanan ekonomik sıkıntılar iktidarı endişelendirmiş gibi. Bu endişeyi boşa çıkarmak adına iktidarın küçük ortağı MHP secim kanununda acil düzenleme yapılmalıdır diye atağa geçti.
Bunu hemen yapma ihtiyacını gündemde tutmak istiyor. Siyasal gözlemcilere göre bu hamle, kurulan yeni partilerin AK Partiden ciddi anlamda oy kopartacağına dair işaretlerden kaynaklanıyor. AK Partinin bunu ortağı üzerinden dile getirmesi ise psikolojik üstünlüğü kaybetmeme hassasiyetine dayanıyor.
Hepimiz de biliyoruz ki, son 5 yılda Sayın Bahçeli seçimlerin kaderini belirleyen bir siyasetçidir. Ve Sayın Bahçeli bu çıkışları ile iktidara nefes aldırmak istiyor. Bu her zaman başarı getirmese de, çoğunlukla Sayın Bahçelinin çıkışları iktidara zaman kazandırmıştır
Bu sefer de öyle olacak mı?
Bunu yaşayarak göreceğiz.
Ama şu gerçek var ki; mevcut iktidar, ekonomik krizi, korona virüsünün sırtına yüklemek istiyor. Kendi yetmezlikleri olarak değil de salgın nedeni ile ekonomik kriz yaşanıyor propagandasını yapacak gibi.
Bu başarılı olur mu?
Olabilir.
Şimdiye kadar Sayın Erdoğan böylesine stratejileri başarılı yönetti mi?
Evet yönetti.
Bir secim hariç: 31 Mart yerel seçimlerinde bu strateji başarılı olmadı.
Yani bütün yanlışları muhalefete yükleme, biz hiç yanlış yapmadık anlayışı 31 Mart seçimleri dışında tüm secimlerde başarılı oldu.
Ve ama bu sefer, Ak Parti içinden 2 parti de çıkmış bir durumda. Yani İktidar için koşullar 31 mart seçimlerinden de ağır bir tabloyu işaret etmekte ve bunu en iyi Sayın Erdoğan biliyor. Onun için bu tablo ağırlaşmadan önlem almak istiyor ve bunun için de Sayın Bahçeli’yi öne çıkarıyor; ben değil MHP istiyor diyerek, psikolojik üstünlüğü elden bırakmak istemiyor
Yani, bu yaz sıcak geçecek gibi, Temmuz ayından itibaren bir erken seçim tartışmasına tanık olursak kimseye sürpriz olmamalı. Salgının seyrine göre sonbaharda bir baskın seçim olması da kimseyi şaşırtmamalı.
İzleyip göreceğiz.
Kalın selametle.