BAKAN TUNÇ SAKARYA’DA

Düzce programlarının ardından Sakarya’ya gelen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, burada Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Alemdar’ı makamında ziyaret etti. Yeni seçilen Başkan Alemdar’a hayırlı olsun dileklerini ileten Bakan Tunç, daha sonra Sapanca ilçesindeki bir otelde gerçekleştirilen İş Hukuku Değerlendirme Sempozyumu’nun açılış programına katıldı.

Bakan Tekin: Müfredatı sadeleştirdik (2) Bakan Tekin: Müfredatı sadeleştirdik (2)

'İŞÇİYİ KORUYUCU İLKEYİ İHMAL ETMEMEK LAZIM'

İş Hukuku Değerlendirme Sempozyumu’nda katılımcılara hitap eden Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Burada işçi ve işveren sendikalarımız var. Dolayısıyla her iki tarafı dengede tutacak, her iki tarafın da hakkını, menfaatini koruyacak bir disiplin iş hukuku. O sebeple iş hukuku, işçi, işveren arasındaki hak ve menfaat dengesini gözeten bir alan. Tabii işçi zayıf taraf, işçiyi koruyucu ilkeyi ihmal etmemek lazım. O sebeple zaten Yargıtay ve uygulamamızın da bu anlamda kökleşmiş içtihatları var. Tabii bu içtihatlar, haksızı korumak anlamında değil. Bunu da belirtmekte fayda var. Yani haksız olan illa korunacak diye bir şey yok. Orada işçiyi koruyucu ilkeye ilişkin Yargıtay kararlarını okuduğumuz zaman o alanın çok daha önemli olduğunu ve ihmal edilmemesi gereken alan olduğunu görüyoruz. Ve bu anlamda da kökleşmiş içtihatlar devam ediyor. Tabii iş hukukunun adil ve dengeli bir iş ortamı sağlayacak şekilde düzenlenmesi işçilerimiz ve işverenlerimiz için iş barışı anlamında, toplumsal barış anlamında da önemli. Özellikle üretim ve verimliliğin artması bakımından da önem arz ediyor. Hem işçiyi koruyacağız hem de işverenin özellikle üretim ve istihdam anlamındaki tıkanan yollarını da açma noktasındaki çalışmalarımızı hakkaniyetli bir şekilde sürdüreceğiz. O sebeple işçi ve işveren birbirini tamamlayan bir bütünün iki yarısı gibi. Bugün burada aynı sırada işçi ve işveren sendikalarımızın aynı anda oturması, aynı sempozyumu paylaşmaları ve karşılıklı fikirlerini burada ortaya koyup tartışmaları ve özellikle hem akademisyenlerimizin hem de hakimlerimizin bulunduğu bir ortamda bunun gerçekleşmiş olması işte buradaki bu tartışmadan, hakikatlerin ortaya çıkacağını, doğacağını ve bunun da hem işçimizin hem de işverenimizin menfaatine olacağını da söylemekte fayda var” dedi.

'ASIL MAKSAT BURADA TOPLUMSAL BARIŞI SAĞLAMAK'

Arabuluculuk sisteminin hukuki sorunların çözümündeki etkisinden bahseden Bakan Tunç, “Arabuluculuk 2013 yılından itibaren İhtiyari Arabuluculuk olarak uygulanmaya başlandı ülkemizde. 2018 yılında yasalaşan kanunla, o zaman ben de parlamentoda adalet komisyonunda bulunuyordum. Arabuluculukla ilgili kanun çalışmalarının içerisinde, özellikle alt komisyon çalışmalarında, bulundum. Teferruatlı bir şekilde akademisyenlerimizden, uygulayıcılarımızdan görüşler almıştık. Sosyal taraflardan görüşler almıştık. 2018’den itibaren dava şartı arabuluculuk olarak ilk kez iş hukuku alanında zorunlu arabuluculuk uygulanmaya başladı. Sonrasında ticari davalarda, sonrasında tüketici davalarında, sonrasında 1 Eylül'den itibaren de kira davalarında, ortaklığın giderilmesi ve komşuluk hukukundan doğan davalarda da zorunlu arabuluculuk sistemine geçtik. Tabii zorunlu arabuluculukta niyetimiz mahkemelerdeki iş yükünü azaltmak değildi elbette ki. Evet bu bir sonuç, mahkemelerdeki iş yükünü de azalttığını da görüyoruz. Biraz sonra vereceğim rakamlar da bunu gösteriyor, ama asıl maksat burada toplumsal barışı sağlamak. Tarafların karşılıklı güven içerisinde, rızaya dayalı, zorunlu ama anlaşmak ihtiyari şekilde anlaşması. Tabii burada bu görüşmeler sırasında işçinin zayıf tarafı olduğunu elbette ki biliyoruz. Bu konuda uygulamadan kaynaklanan problemler varsa bunu çözmek de elbette ki bizim görevimiz. Hem yasamanın, yürütme olarak da bizlerin Adalet Bakanlığı'nın bu konuda, buradaki sarf edilen görüşleri de değerli buluyoruz. O nedenle arabuluculuk görüşmelerinde işçilerin haklarının zayi edilmemesi noktasındaki görüşleri de önemsiyoruz. Bu konuda yapılması gereken ne varsa elbette ki yapmak isteriz. Arabuluculuk, alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri gerek ceza hukukunda uzlaşma, gerekse özel hukukta ara buluculuk önemli. Biz buna önem veriyoruz. Dünya da önem veriyor” şeklinde konuştu.

'5 MİLYON 800 BİN ARABULUCULUK BAŞVURUSUNUN 4 MİLYON 70 BİNİNİN ANLAŞMAYLA SONUÇLANDIĞINI GÖRÜYORUZ'

Arabuluculuk dosyalarının çok büyük bir kısmının anlaşmayla sonuçlandığını belirten Adalet Bakanı Tunç, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Tabii 2013’ten beri başlayan ara buluculuk sisteminde mahkemelerin huzuruna gelmeden toplamda 4 milyon 70 bin iş uyuşmazlığının anlaşmayla sonuçlandığını görüyoruz. 2013’ten bu yana tabii zorunlu olduktan sonra bu sayı daha da arttı. 5 milyon 800 bin arabuluculuk başvurusunun 4 milyon 70 bininin anlaşmayla sonuçlandığını görüyoruz. Burada tabii işçi işveren arasındaki uyuşmazlıklardaki anlaşma oranı diğer arabuluculuktaki anlaşma oranlarından daha yüksek. Burada işçinin, özellikle bir an önce alacağına kavuşmak istemesi, uzun süren yargılamalarda yıpranmak istememesi, değişik faktörler nedeniyle işçilerin anlaşmaya, işverenin de anlaşmaya yanaştığını görüyoruz. Ama burada bu hakkaniyet dengesini kurmak, uygulamada dile getirilen hususlar, eksiklikleri de gidermek noktasında çalışmamızı sürdürmemiz gerekecek. Geçtiğimiz yıl 965 bin 323 ara buluculuk dosyasının, geçen yıl 2023’te, 746 bin 898’i anlaşmayla sonuçlanmış. 2013 yılından itibaren yılda bir mahkemede ortalama 500 dosyanın ilk derecede görüldüğünü kabul edersek her yıl için 487 iş mahkemesinin iş yüküne denk gelen bir durum söz konusu. Yani ara buluculuk sistemi sayesinde 487 mahkemenin iş yükü mahkemeye intikal etmeden uzlaşmayla, anlaşmayla sonuçlanmış oluyor. 2018 yılında yaptığımız düzenlemeyle iş davaları kapsamındaki zorunlu arabuluculuk dosyalarına uzman arabuluculuk eğitimi alan arabulucuların bakmasını da zorunlu hale getirdik. Böylece ihtisaslaşmış uzman ara bulucular sayesinde dosyaların daha hızlı ve daha etkin çözüme kavuşmasını sağlamaya çalıştık. Önümüzdeki süreçte milletimizin, işçilerimizin ve iş dünyasının ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurarak ara buluculuk sistemini daha da yaygınlaştırmak için sizlerin de görüşleri doğrultusunda devam edeceğiz.”

'HUKUK FAKÜLTESİ MEZUNLARIMIZIN BİR ÖN ELEMEDEN GEÇMESİ İLE İLGİLİ UYGULAMAYI BAŞLATIYORUZ'

“İş mahkemelerindeki yoğunluğun farkındayız. Sizler de yoğun bir iş yükü altında burada bölge adliye mahkememizin daire başkanları ve üyeleri var. Yoğun bir iş yükü içerisinde olduğunuzu, gece gündüz çalıştığınızı görüyoruz. Bunu müşahede ediyoruz. Tabii bu iş yükünün azaltılması noktasındaki çalışmalarımız var. İş daireleri sayısının arttırılması, hakim, savcı sayımızın arttırılmasıyla ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Tabii istinaf dairelerinin sayısını ve orada görev yapacak olan hakimlerimizin sayısını artırmamız gerekiyor. Şu anda yargı teşkilatımız 24 bin hakim ve savcıdan müteşekkil. 24 bin hakim ve savcımızın yüzde 70’i 10 yılın altında kıdeme sahip, yüzde 45’i de 5 yılın altında kıdeme sahip. Dolayısıyla genç bir kadroyuz. Gelecek vadeden de bir kadroyuz aslında yargı teşkilatı olarak. O gençlerimiz tecrübe kazandıkça adalet akademimizdeki hizmet içi eğitimlerle daha da güçlenerek yollarına devam edecekler. Artık 2024 yılından itibaren hukuk mesleklerine giriş sınavıyla hem hakim, savcı yardımcılığı öncesinde hem de avukatlık stajı öncesinde hukuk fakültesi mezunlarımızın bir ön elemeden geçmesi ile ilgili uygulamayı başlatıyoruz. Önümüzdeki Ekim ayında ÖSYM tarafından yapılacak olan hukuk mesleklerine giriş sınavı sonrasında avukatlık ve hakimlik düşünebilecek genç kardeşlerimiz. Tabii hukuk fakültelerindeki eğitimin kalitesi de çok önemli. Bu anlamda da hukuk fakültelerindeki akademisyen kadrolarının da önümüzdeki süreç içerisinde daha da güçlenerek hukuk fakültesi mezunlarımızın daha güçlü bir şekilde mezun olmaları, hukuk meslekleri giriş sınavını başarmaları ve sonrasında avukatlık stajına başlayabilmeleri ve aynı zamanda da hakim, savcı yardımcılığı sınavına girebilmeleriyle ilgili sistem bu yıldan itibaren başlıyor. Yine 2 yıl süren hakim savcı adaylığını da artık terk ediyoruz. 3 yıl süren hakim, savcı yardımcılığı sistemine geçiyoruz. Adaylık yok. Artık 3 yıl boyunca hakim, savcı yardımcısı olacak olarak görev yapacaklar. 1 yıla yakın süre Adalet Akademisi'nde eğitimler görecekler. Uygulama adliyesini de faaliyete geçirdik. Adliyeyi de orada müracaat bürosundan savcı odalarına varıncaya kadar, otopsi yapılan yerlere varıncaya kadar hepsini orada uygulamalı bir şekilde de görecekler. 2 yıl boyunca da tecrübeli hakim ve savcılarımızın yanında usta çırak ilişkisi içerisinde çalışacaklar ve 3 yılın sonunda o akademideki ara sınavlar ve yine yanlarında çalıştıkları istinafı, ilk derecesi, Yargıtay’ı, o hakimlerimizin, tecrübeli hakimlerimizin vereceği notlar sonrasında eğer puanları tuttururlarsa hakimler, savcılar kurulumuz onları mesleğe kabul edecek. Böyle sık bir elemeden geçilmiş olacak. Dolayısıyla genç hukukçularımızın kürsüye çok daha güçlü ve donanımlı bir şekilde geçmelerini inşallah sağlayacağız”

'ÖNEMLİ OLAN BU İÇTİHAT BİRLİĞİNİ SAĞLAYABİLMEK'

“Yargı yetkisini kullanan mahkemelerin hukuki konularda farklı düşünmeleri ve farklı kararlara imza atması doğaldır. Birçok sendika başkanımızda burada bunları ifade ettiler. Önemli olan tabii bu içtihat birliğini sağlayabilmek. Şu andaki sistemimizde özellikle Bölge Adliye Mahkemeleri'nde daireler arasındaki içtihat farklılıkları elbette ki bir sorun. Bu sorunun ortadan kaldırılmasıyla ilgili olarak yasal düzenleme gerekiyorsa tabii içtihat farklılıklarını gidermek için başkanlar kuruluna verilen bir yetki söz konusuydu geçmiş yasal düzenlemelerde ama bu konuda uygulama daha etkin bir işleyiş nasıl olabilir? Bu konuyu elbette ki notlarımıza aldık. İnşallah bu sorunu ortadan kaldırmak gerekir. İçtihat birliği çok önemli aynı konuda aynı fabrikadan işten atılmış, işçilerin farklı mahkemelere dağılan dosyaları yani bir kısmı davayı kazanacak, bir kısmı kaybedecek. Bu yargıya, güvensizliği oluşturur. O nedenle buna hakkımız da yok. O nedenle eğer bir hak varsa, geçerliyse hepsi için geçerli olmalı. Dolayısıyla bu içtihat birliğini sağlamak için de gereken çalışmaları gerçekleştirmeliyiz. 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri'yle Bölge Adliye Mahkemeleri'nin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanunun 35’inci maddesine göre benzer olaylarda verilen kesin nitelikteki kararlar arasında uyuşmazlık bulunması halinde bu uyuşmazlığın giderilmesi Yargıtay'dan istenebilmekte. Bu şekilde istinaf mahkemeleri arasındaki görüş farklılıkları Yargıtay tarafından giderilmekte ve böylece içtihat birliği sağlanmakta. Bu yolun Bölge Adliye Mahkemelerimizce daha etkin bir şekilde işletilmesi içtihat birliğinin sağlanmasına, dolayısıyla adil yargılanma hakkına önemli katkı sunacak. Aynı zamanda önümüzdeki süreçte içtihat birliğini sağlamak gayesiyle Bölge Adliye Mahkemeleri'nin ilgili daireleriyle, Yargıtay'ın ilgili dairelerinin bir araya gelebilmelerine imkan sağlayan istişare toplantılarının yapılabilmesine de imkan sağlayan bir düzenlemeyi inşallah gerçekleştirmeyi düşünüyoruz” (DHA)

Dinçer AKBİR/SAKARYA,(DHA)

Kaynak: dha