ANKARA, (DHA)- GENEL Cerrahi Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Semra Doğan, kişinin kendi kendine meme muayenesini mutlaka yaptırması gerektiğine dikkat çekerek, “Bu sayede meme dokunuzu tanımış olacaksınız. Yeni gelişmiş bir lezyonu, bir sertliği, meme görüntüsündeki bir değişikliği fark edebilmeniz için kendi kendine meme muayenesini öneriyoruz. Kişi bunu her ay düzenli yaptığı zaman kendi meme dokusunu tanımış olacak. Rutin kontrolü dışında da doktora gitmesini sağlayacak bir fayda sağlıyor. Dolayısıyla, meme kanseri farkındalık ayında özellikle bu kendi kendine muayene konusunda bu ayki bizim mottomuz da ‘Farkındalık Bir Dokunuşla Başlar’ diyoruz” dedi.

Liv Hospital Ankara Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Semra Doğan, ‘1-31 Ekim Meme Kanseri Farkındalık Ayı’ kapsamında açıklamalarda bulundu. Meme kanserinin kadınlarda en sık görülen kanser türü olduğunu söyledi. Dr. Öğr. Üyesi Doğan, meme kanserinin genetik geçişli olarak erkeklerde de görüldüğünü belirtti. Meme kanseri için risk faktörlerinin kişisel, çevresel ve genetik olmak üzere üç kategoriye ayrıldığını ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Doğan, “Kişisel faktörlerin içerisinde kadının üreme öyküsüne bakılmalıdır. İlk adet yaşı, menopoz yaşı bunlar bizim için önemlidir. Östrojene maruz kalma süresi ne kadar olursa meme kanseri riski de o kadar yüksek oluyor. İlk adet yaşının 12’nin altında olması, menopoz yaşının 55’in üzerinde olması faktörlerden biridir. Üreme öyküsünde çocuk doğurmuş olmaktan bahsedebiliriz. Çocuk doğurmuş olmak meme kanserine karşı koruyucu bir etki gösteriyor. Hiç doğum yapmamış olmak veya ilk doğumunu 35’in üzerinde yapmak meme kanseri için bir risk faktörü sayılabilir. Bunun dışında emzirme öyküsü de önemlidir. Normalde tavsiye edilen bir yıl emzirme süresi bizim için iyi bir süre. Hiç emzirmemiş olmayı veya kısa emzirmiş olmayı da risk faktörü olarak sayabiliriz. Çevresel faktörler de meme kanserini etkiliyor. Bunlar arasında sayabilecekleriniz çok kalorili bir beslenme alışkanlığı, kilo faktörü veya sık deodorant kullanmak. Çok gelen sorulardan biri de paraben içeren, alüminyum içeren deodorantların vücuda etkisi. Bunlar da dış etki olarak meme kanseri riskini artırıyor. Alkol ve sigara kullanımı, stresli yaşam genel olarak risk faktörlerini arttırmaktadır” diye konuştu.

Depresyonla mücadele için ‘Hayata Varım’ projesi başladı Depresyonla mücadele için ‘Hayata Varım’ projesi başladı

‘KENDİ KENDİNE MEME MUAYENESİ 30’LU YAŞLARDA BAŞLAMALI’

Dr. Öğr. Üyesi Doğan, kişinin kendi kendine muayenesine 30’lu yaşlardan itibaren başlaması önerisinde bulunarak, “Hastalara tavsiyem, kendi kendine meme muayenesini mutlaka yapın. Böylece kendi meme dokunuzu tanımış olacaksınız. Yani, düzenli bir meme muayenesi yaparsanız neresinde sertlik var, neresi yumuşak anlayabilirsiniz. Daha önce eline gelen bir kitle vardır ama uzun süredir vardır. Sizin için bir endişe teşkil etmez ama yeni gelişmiş bir lezyonu, bir sertliği, meme görüntüsündeki bir değişikliği fark edebilmeniz için kendi kendine meme muayenesini öneriyoruz. Adet dönemleri bittikten sonra memedeki ödemin, sertliğin bu adet dönemine bağlı oluşan değişikliklerin geçtiği bir dönemde ayda bir kez düzenli kontrolü öneriyoruz” ifadelerine kullandı.

‘AYNA KARŞISINDA KONTROL YAPILMALI’

Dr. Öğr. Üyesi Doğan, kendi kendine meme muayenesinin nasıl olacağı hakkında ise şu bilgileri paylaştı:

“Ayna karşısında geçip önce memenin görüntüsünde bir değişiklik var mı bakılmalı. Böylece kişi ellerini havaya kaldırarak memelerini ayna karşısında görebilecek. Elleri havaya kaldırmak hem meme dokusunu hem de alt kısımları daha iyi görmenizi sağlıyor. Ayrıca, düzgün bir şekilde gördüğünüz zaman ortaya çıkmayan birtakım kitleler çökmeler, çekintiler ellerimizi havaya kaldırdığımız zaman veya belimize koyduğumuz zaman daha belirgin hale gelebiliyor. Bir görüntü olarak enfeksiyonla karıştırılacak bir kızarıklık da bize meme kanserini düşündürebilir. Meme başında birtakım çatlaklar, kabuklanmalar olabilir. Görsel olarak meme başında çökme görebilir. Daha önceden bir çökme olmayan, hastada yeni gelişmiş bir meme başında çökme veya memenin diğer kat kısımlarında çekintiler, çökmeler bizde fikir verebilir; meme başında akıntı olabilir. Kendiliğinden olan akıntılar bizim için daha risklidir; kanlı, şeffaf akıntılar bizim için meme kanseri açısından araştırmayı gerektirecek akıntılardır. Kişi bunu her ay düzenli yaptığı zaman kendi meme dokusunu tanımış olacak. Rutin kontrolü dışında da doktora gitmesini sağlayacak bir fayda sağlıyor. Dolayısıyla, meme kanseri farkındalık ayında özellikle bu kendi kendine muayene konusunda bu ayki bizim mottomuz da ‘Farkındalık Bir Dokunuşlar Başlar’ diyoruz. Tüm kadınlarımıza kendi kendine meme muayenesi yapmasını önerebiliriz” dedi.

‘ÖZELLİKLE 50 YAŞ ÜSTÜNDE MEME KANSERİ GÖRÜLME SIKLIĞI ARTTI’

Dr. Öğr. Üyesi Doğan, 30-40’lı yaş aralığında meme kanseri görülme sıklığının arttığına dikkat çekerek, “Özellikle 50 yaşın üstünde özellikle meme kanseri riskinde artış var. Meme kanseri görünme yaşının, gerçekten de hem klinikte karşımıza çıkan olgularda hem de okuduğumuz yayınlarda daha erken yaşlara geldiğini söyleyebiliriz. Bunda pek çok faktör etkili olabilir. Genetik faktörler dışında özellikle çevresel faktörler de meme kanseri artışında rol oynamaktadır. Bunu etkileyen faktörler, çocukların aşırı kilolu olması, beslenmeye dikkat etmemesi, yüksek kalorili beslenme şekli, sağlıklı olmayan ürünlerin fazla tüketimi. Adet görülme yaşını da öne çekebiliyor. Düzenli spor yapılmaması, bozuk beslenme alışkanlığı, kilo kontrolü yapılmaması veya sosyokültürel nedenler; ilk doğumun 30 yaşın altında gerçekleşmemesi gibi risk faktörleri günümüzdeki yaşam koşullarında biraz daha ön plana çıkmış olabilir” diye konuştu.

Kaynak: dha